DİĞER
“Emeğe, dayanışmaya, mücadeleye ve umuda dair belleklerde taşınan öykülerin, anıların, tanıklıkların kaybolup gitmesini istemedim. Çünkü belleklerde taşınan tarih, taşıyanın ömrüyle var olabiliyor. Ben Türkiye ‘68’inin ihmal edilmiş aktörleri işçilerin, onların son derece kıymetli olan yaşam öykülerini görünür, bilinir hale getirmeyi amaçladım.”
"İyiliği Düşünmek gibi bir ad taşıyan bir kitapta bence “iyilik” kavramı, hem “iyi”den bağımsız olarak hem de soyut olmaktan çıkarılarak ve bugünkü kaygılarla daha derinlikli düşünülüp tartışılmalıydı."
"Bilindiğinin tersine feminizm kendi içinde bütünlüklü bir kavram değildir. Kimi zaman ayrışan kimi zaman kesişen, ama çoğunlukla birbirlerini besleyen, dönüştüren farklı feminist gelenekleri vardır. Cümbüş cemaat feminizm! Ama işin güzelliği biraz da burada. Neyse ki hepimize uygun bir feminizm geleneği var."
"İşçilerin Haziranı, '15-16 Haziran Olayları' ya da 'Büyük Direniş' ismiyle anılan o iki günü, öncesini ve sonrasını anlatan, yaşananları doğru ya da yanlış diye kategorize etmeden, olgulara dayanarak gün yüzü görmemiş belgeler ve fotoğraflarla kaleme alınmış bir kitap olarak 50 yıl sonra o günlere ışık tutmakta."
Oğul Sırtlanı’ndaki şiirlerin en temel özelliği şairinin içinde bulunduğumuz “bilişim” ve “dijital” çağın koşullarına karşı uyanık ve yeni bir çağ içinde yaşadığımızın ve ayrıca bu çağ içinde yazdığımızın farkında olması. Dolayısıyla geçmişe, geçmiş şiire ve geçmiş şiirin çoktan geçersizleşmiş diline yüz sürmeyip, tersine bize verilmiş hazır şiir geleneğinin içinde kendine yeni bir kanal açmaya çalışıyor.
Güzel Ölümün Öyküsü okura sanki bu köhne dünyayı, sırf ona olan sevgisinden, bir barakaya tıkmış da bir “güzel” öldürmüş hissini doyasıya yaşatan bir roman...
Oğul Sırtlanı, okurla iş birliği yapmaması bakımından kendine ait bir sınırı beraberinde getiriyor. Bu sınır, anlam üzerinden bizi yokuş yola sürmekten çekinmiyor
Muharrir’in en fantastik yanı “son 30 yılın edebiyatı”nı yok sayması ve böylelikle farkında olmadan 60 yıl sonra aşağı yukarı kendisi gibi heyecan, vaatler, hakikatler içinde ortaya çıkacak ikinci Tuncay Birkan’a “hak dağıtmak üzere” davetiye çıkarmasıdır.
Şiddete meyilleri “dert” sahibi olma üzerinden romantize edilerek okunamayacak erkeklikler neden edebiyatta tekrar tekrar üretildi?
Son yarım asırda taşı toprağı altın diyerek milyonlarca insanı kendisine çeken İstanbul, toprak meselesinin en dehşetli mücadele alanlarından birine dönüşüverdi...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık